Büyük Abi'ye (İnan Şefkatli) - BasketFaul.com

Büyük Abi'ye (İnan Şefkatli)

15-05-22 21:30
Dün Balıkesir'deki U16 Erkekler Türkiye Şampiyonası'nda final günüydü. Final maçının sonrasında ödül törenine geçildi. İstatistik liderleri anonsu yapıldı ve ödülleri verildi. Beni düşündüren (biraz da üzen) turnuvanın en çok ribaund alan oyuncusu (ki önemli ödüllerden biridir) anons edildi ve maalesef ribaund lideri ne ödülünü aldı, ne de salondaydı. Adana takımından Atahan Ünal, hayatı boyunca unutamayacağı bir ödülü fiziki olarak alma şansını kaybetti. Ona bu ödülün sahibi olabileceği bilgisi verilmiş miydi, (sabah 10.00'daki maçta oynadı) bilemiyorum ama bu yaşanan bana daha da büyük bir şeyi düşündürdü. Biz bu şampiyonaları yapmak için mi yapıyoruz, yoksa o meşhur söylemi yapan büyüklerimize 'bizim için altyapılar ve gençler çok önemli' söylemlerine somut bir kanıt mı sunmaya çalışıyoruz? (ikisi de aynı düşüncenin açılımı mı, onu da bilemedim) 

2017 yılı U18 Erkekler Şampiyonası'nın 15 ribaund ortalamalı oyuncusu Sinan Utku Ulu'yu hatırlayanınız var mı? Türkiye Şampiyonası'nı 15 ortalama ile bitirmek kusura bakmayın çok önemli bir değerdir. 

Şampiyonaya gitmek-gidebilmek önemli bir çaba gerektirir. Orada yaşananlarla da bunu taçlandırırsınız. Edirne'de final oynayan o peri masalının sahibi Göztepe takımına ne oldu? O başarılı antrenör ve oyuncularını lokal birkaç kişi tebrik etti. Orada nefis bir görüntü veren anne ve babalar çocuklarını kucakladılar. Aralarında bu başarının ne kadar büyük bir emek içerdiğini ve övgüyü hakkettiğinden bahsettiler... Ya sonra... Sinan Utku Ulu efekti olarak kısa bir zaman içinde unutulup gidecek. Göztepe koçu ile Edirne'de bir maç sonrasında konuştuğumda kendisi bana bu takımın oyuncularıyla uzun bir zamandır bir spor okulu olarak çalıştıklarını, çok emek verdiklerini söyledi. Sonra şu önemli söylemi yaptı: Bu çocuklara çok inanıyordum, İstanbul dahil birçok kapıyı çaldım fakat bir tek Göztepe (ki altyapılarda belirgin bir başarısı olmayan bir takım) bu projeye sahip çıktı dedi . 

Federasyon olarak her turnuva sonrası koçlarla değerlendirme toplantısı yapmak, hatta o yaş grubunun milli takım koçları ve eğitmenlerinin katılımıyla yapmak çok önemli. Yaşananlar, gözden kaçanlar, aksaklıklar, pozitif-negatif tüm konuların ve oyuncuların bir daha değerlendirildiği bir toplantı. Şampiyonaya gidebilen bu en iyi onaltı takım yönetici-koçlarını ağırlamak (belki de toplantıyı o şampiyonayı takip eden şampiyona ilinde başlamadan önceki gün organize etmek)  federasyon içinde çok külfetli olmasa gerek.

Altyapı kız-erkek şampiyonalarını hep alternatif şehirlere verilme esprisi nedir? Bu organizasyon takımların, Trabzon, Sivas, Edirne, Balıkesir vs gibi bu şehirlere oyuncular, koçlar, staf ve tüm beraberindeki seyirci grubu ile toplam 500- 600 kişinin seyahatini kapsar. Yerel tüm destekçilerle bu grupların özellikle oyuncu gruplarının etkileşiminin sağlanması ve şehir gezilerinin yaptırılması gerekir.  Bir basketbolcu çocuğun Trabzon şampiyonaya gidip Sümela Manastırı'nı görmemesi, Edirne'de Meriç-Tunca köprülerinde gezmemesi, Sivas'ta Atatürk ve Kongre Müzesi'ni ziyaret etmemesinin hiçbir açıklanır tarafı yoktur. Bunun için tüm yerel yetkililer eminim istenirse gönüllü olur. Sadece bir günü boş bırakıp buna ayırmak Federasyon için çok da programı aksatacak bir şey olmaz. Emin olun o çocukların sahanın içinde rakip olduğu arkadaşıyla yaşayabileceği sosyallikten çok, bu tip paylaşımları daha kalıcı ve etkili olur.

Hangi şehirde şampiyona varsa o şehirdeki yerel altyapı takımlarının maçlara getirilmesi sağlanarak  seyrettirilmesi önemlidir. Böylece sadece son gün dolan salonlar tüm turnuva boyunca daha büyük coşku ile de yaşanmış olur. Son 3-4 günün youtube TBFTV üzerinden yayınlanıyor olması çok doğru karar (yayın detayları ve kaliteleri devamlı yükseliyor olduğu için de bir alkış). Şampiyonaların başlamadan önce bir de kitapçıkları yapılsa? Ben de biliyorum, internette bir yerlere girip  oyuncuya bakmayı ama tüm takım tanıtımları ve oyuncuların bireysel tanıtımlarının böyle küçük bir kitapçıkta toplanması hiç de zor bir şey olmasa gerek, hem de çok kalıcı...  2017 İstanbul'da yaptığımız Türkiye U16 Erkekler Şampiyonası'nın kitapçığı geçen gün İl Müdürlüğünde elime geçti, hala duruyor)

Şampiyonalar takımların direkt hedef başarısının en çok sergilendiği yerdir. Burada oynanan basketbol, oyuncu gelişimlerini hızlandıran bir şekilde cereyan etmez. Podyuma çıkanlar hep başarı için mücadele ederler. Bunlar tamam ama şöyle de bir gerçek var: Basketbol kariyeri çok daha açık olan bir oyuncunun kendi pozisyonundaki  takım arkadaşına fiziksel dezavantajından dolayı yenilmesinin (çok daha az süre almasının) önüne geçilmesi gerekir. Dün çok net seyrettiğim 4 karşılaşmada da bu gerçekle karşılaştım. Aşağıda bu konuyu daha çok ete kemiğe büründüreceğim örneği vereceğim. Büyük abi göreve: OYUNCU YETİŞTİREN - ALTYAPILARDA MİLLİ TAKIMLAR ADAY KADROLARINA potansiyel oyuncu gönderebilecek olan  Göztepe - Final - Ege Asist - Adana vb.  gibi takımlara  daha çok destek ve ilgi gösterilmesi gerekir. Esasında en güçlü olduğunu sandığın yanın ( Efes - Fener - Beşiktaş gibi takımların gücü ) senin en büyük zaafın haline geliyor . 

Edirne'de U14 Erkekler Şampiyonası'nda en çok gözüme çarpan sıkıntı oyuncuların pas becerilerinin çok yetersiz olması. Maçlar 30'lu sayıların üzerinde top kayıplarıyla oynanıyor. Farkındayım, o yaş gruplarında pas antrenmanı yaptırmak oyuncuları çok sıkabiliyor. İnanın pas tamamen çalışmayla  geliştirilebilecek bir şeydir. Bol tekrar ve belki de dakikalar sürecek pas drilleri yaptırılması gerekir ama bir o kadar da oyuncunun temel bilgisini üst seviyeye taşır. Faul atışı çalışmak da keza aynı şeydir. Seneler evvel Fenerbahçe TV'de basketbol programı yaparken dönemin en değerli ve en iyi şutör  oyuncularından biri olan Mrsiç'e bunu sorduğumda 'faul atmak doğuştan bir yetenektir' demişti. Ben çalışma ve konsantrasyonun en az doğuştan yetenek kadar önemli olduğunu iddia etmiştim. Şansa bakın programı takip eden üç gün sonra Avrupa kupası maçının sonunda kaçırdığı iki faulle takımı maçı kaybetmişti.

Şimdi gelelim yukarıda bahsettiğim konuya örnek kısmına: 2018 ve 2019 yılında İl Temsilciliği yaparken İl Spor Müdürlükleri tarafından oluşturulan takımlarla organize edilen ve en az 4-5 farklı illere gidip maçlar yapan ve sonunda finalleri organize edilen İL KARMALARI Şampiyonası'nın İstanbul (Anadolu - Avrupa - Kız- Erkek 4 takım) oluşumunu biz üstlendik. (normalde zaten İl Temsilcilerinin organizasyonuna verilen ama adeta bir büyük bir angarya! gibi gözüktüğü için her ilde birilerine delege edilerek çözülen).  Düşünce şuydu: Anadolu Efes - Fenerbahçe - Beşiktaş vs bu tip takımlardan ne oyuncu ne de antrenör almadan alternatif tüm takım ve spor okullarından yetenekli ve göz ardı edilmiş oyuncularından oluşturulan takımlar yaratmak. Amaç şampiyon olmak değil oyuncuları hatta antrenörleri sistemin içine sokabilmekti. O takımın oyuncularından biri olan Yaman Alişan (o dönem CSKA Spor Okulu'nun lisanslı oyuncusu idi) dün Anadolu Efes (2020'de transfer oldu) takımıyla U16 şampiyonluğa ulaştı ve tartışmasız herkesin de kabulünde turnuvanın MVP'si oldu. Maçın en önemli anında  - 3. periyod - ağır bir sakatlık geçirdi . Oyuncuların kucağında saha kenarına alındı. Dakikalarca tedavi uygulandı, kendini denedi. Herkesi şaşırttı ve oyuna geri döndü. Hem de nasıl döndü. Son çeyrekte 9 sayı - 3 ribaund- 2 assist yaptı. Sadece takım olarak değil, benim için kişisel olarak da ŞAMPİYON oldu. İşte biraz önce bahsettiğim  fiziksel veya kulüp dezavantajıyla gözden kaçabilecek oyunculara inanarak ve cesur kararlar alarak bambaşka bir cevher haline dönüştürebilirsiniz.  

Son olarak Yağız Aksu için bir şey yazmam lazım. Oyuncu Basketbol süper ligde 17 maç oynadı, BGL de 27 maç. Bir akşam telefonum çaldı. Bir U16 takımında oynayan çocuğun babası bana 'şu anda karşımızda  Beşiktaş takımında Yağız oynuyor. Daha kaç yerde oynatacaksınız?' diye sordu... İşte o çocuk bu turnuvanın da en önemli oyuncusu idi. Oyunculuğu ve yeteneği (eksikleri var evet) bu seviyelerin çok üstünde olduğunu çok açık gösteriyor. Maç içinde sadece top ondayken de değil devamlı arkadaşlarını motive ederek oyunda tutabiliyor. Beni mest eden hareketi Fenerbahçe ile üçüncülük maçının bitimine 10 saniye kala yaptı. Fenerbahçe'yi mağlup ederlerken Yağız 30 sayı attı - 10 ribaunt ve 7 asist yaptığı karşılaşmanın bu anında kenarda koçuna dönüp 'beni çıkar lütfen de salondan alkış alayım' diye bir söylemde bulundu ki biz son dakikanın içinde defalarca aynı şeyi yapmasını istedik Beşiktaş koçundan. Bu sahne gerçekleşti, Yağız kenara alınırken salondaki Fenerbahçe seyircisi de dahil herkes ayağa kalkıp alkışladı. Ben bu çocuğa  BA-YIL-DIM . Yolun açık olsun.

Kalın sağlıcakla...

 

Yorumlar Okunma: 3587